Depresyon ve Demans
PSİKİYATRİ

Depresyon ve Demans

Depresyon beynin yaşlanma sürecini hızlandırabilir.

Bilişsel işlevdeki düşüş yaşlanmanın kaçınılmaz bir parçası olsa da ve duygulanım bozuklukları yaşlı erişkinlerde de yaygın olsa da, depresyonun azalan beyin işlevini gerçekten hızlandırabileceği ve kötüleştirebileceği bulunmuştur.

Yazarlar, duygulanım sorunlarını ve bilişsel işlevi analiz eden dünya çapındaki birçok boylamsal araştırmayı gözden geçirdikten sonra, depresyonun bilişsel durumda önemli bir düşüşün sürekli bir göstergesi olduğunu buldular. Ek olarak, Mini Mental Durum Muayenesi (MMSE) ve Geriatrik Depresyon Ölçeği (GDS) gibi anketlerle ölçüldüğü üzere klinik depresyonu ve/veya depresif belirtileri olan yaşlı yetişkinler, depresyonu olmayanlara göre bilişsel yetenekte daha büyük bir düşüş sergiledi.

Bu bulgular, depresyonun kendi başına zararlı olmasına rağmen aslında sağlık üzerinde başka beklenmedik, zararlı etkileri olabileceği fikrini desteklemektedir.

Anlaşıldığı üzere, afektif bozukluklar son zamanlarda hem bir risk faktörü hem de durum için bir prodrom olarak artan demans gelişme riski ile ilişkilendirilmiştir. Demansa yakalanma riski, depresif belirtilerin şiddeti ve sıklığı arttıkça artmaktadır.

Ayrıca, depresyonlu hastaların genellikle aşağıdaki bilişsel işlev alanlarında değişiklikler gösterdiği bulunmuştur: duygulanım işleme, bellek, yürütme kontrolü ve geri bildirim duyarlılığı. Bu alanların her biri, amigdala, hipokampus ve talamus gibi subkortikal bölgeler ve temporal yapılarla birlikte çalışan prefrontal korteksin birden fazla bölgesiyle bağlantılı görünmektedir. Örneğin, yaşlı depresif hastalar, depresif olmayan muadillerine göre azalmış hipokampal gri madde hacmi sergilemiştir. İşlevsel olarak bu, majör depresif bozuklukta görülen, işleyen bellek, dikkat ve ileriye dönük planlamada ortaya çıkmaktadır.

Burada özetlenen bulgular ile bilişsel bozukluk nedeniyle incelenmekte olan geriatrik hastaların bilişsel ve hafıza bozukluğu belirtileriyle kendini gösterebilen depresyon açısından değerlendirildiği "psödo-demans" bulguları arasındaki farkı tasvir etmeye değer. Burada ana hatlarını çizdiğim şey, buradaki bulguların, bu çalışmada depresyonun, yaşamın ilerleyen dönemlerinde demansa yakalanma riskinin artmasıyla nasıl ilişkili olduğunun ortaya çıktığını gösterdiğidir.

Sezgisel olarak, eğer depresyon biliş bozukluğuyla ilişkilendirilecekse, o zaman bir antidepresanla tedavi bilişsel sonuçları iyileştirmelidir. Bununla beraber yapılan çalışmalarda tepki engelleme, dikkat, karar verme hızı, bilgi işleme ve sözel bellek için, hangi antidepresanın kullanıldığına bakılmaksızın, bu alanların hiçbirinde kayda değer bir gelişme olmadığını bulmuşlardır. Bununla birlikte, bilişsel esneklik (çevredeki değişikliklere dayalı olarak düşünmeyi uyarlama yeteneği) ve yürütme işlevinin, antidepresanlarla tedavi ile bir şekilde geliştiği bulunmuştur. Bu, depresyonun bilişsel bozulma ve gerileme üzerinde çok faktörlü bir etkisinin olduğunu ve bilişin her bir öğesinin tedaviye verdiği yanıtta (veya yanıt eksikliğinde) benzersiz olduğunu düşündürür.

Aynı zamanda, başka bir SSRI (seçici serotonin geri alım inhibitörü) ve serotonin reseptörü modülatörü olan vortioksetin ile ilgili yakın tarihli bir değerlendirme, major depresyonlu hastalar için işlem hızı, öğrenme, yürütücü işlev ve hafıza gibi çoklu bilişsel alanlarda çok daha iyi sonuçlara işaret etti. Bilişsel sonuçlardaki bu gelişmeler, depresyonun iyileştirilmesi üzerindeki etkilerinden bağımsız görünmektedir.

İlaçları ele alan araştırmalar yürütülürken, bilişsel-davranışçı terapi gibi psikoterapinin sadece depresyonu değil, onunla birlikte gelen bilişsel gerilemeyi iyileştirip iyileştiremeyeceğini araştırmaya odaklanılmalıdır. Halihazırda, psikoterapinin depresif bireylerde bilişsel sonuçlar üzerindeki etkisini araştıran araştırmaların sayısı hala çok azdır. Bu, daha fazla keşfedilmesi gereken bir tedavidir.

Tüm bunlar, bilişsel gerilemeyi ele almanın gerçekte ne kadar karmaşık olduğunu ve depresyon hastalarında uzun vadeli bilişsel iyilik halini sağlamak için hem etkili bir farmakolojik terapötik hem de buna karşılık gelen psikoterapiyi bulmak için ne kadar daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu vurgulamaktadır.

Her halükarda bu bulgu, depresyon ve ruh sağlığı durumlarının ciddiye alınması ve buna göre ele alınması gerektiği gerçeğini daha da desteklemektedir. Ek olarak, büyüyen ve daha uzun yaşayan bir nüfusla, yaşlı nüfusumuza bakmalı ve onların ruh sağlığı ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamalıyız. Birçoğu zaten yaşlanma nedeniyle fiziksel sağlıkla ilgili kaçınılmaz sorunlarla uğraşmak zorunda. İhtiyaç duydukları son şey, depresyonla savaşmak zorunda kalmaktır. Buna, depresyonla birlikte gelen yüksek bilişsel gerileme ve daha da kötüsü bunama riskini eklediğimizde, zihinsel sağlıkla mücadelenin yaşlılar için gerçekten ne kadar önemli olduğunu görmeye başlıyoruz.


Uzm. Dr. Seher Çakmak

Uzm. Dr. Seher Çakmak

Psikiyatrist & Psikoterapist

Caddebostan'da bulunan özel muayenehanemde hastalarımı ve danışanlarımı yüz yüze veya internet üzerinden kabul etmekteyim.

HAKKIMDA İLETİŞİM